25 Haziran 2012 Pazartesi


SANAT TARİHİ NOTLARI..

Uzun zamandır takılarıma fazla vakit ayıramadığım için blog yazılarıma da ara vermiştim. Takı için ilham perilerim ne zaman gelir ve yeniden birşeyler yaparım bilemem ama bu süreci daha farklı değerlendirmeyi düşündüm. Çıkış noktam da son yazım olan Rembrant ve Çağdaşları Sergisi oldu. Bu haftadan itibaren Rönesans Dönemi'nden başlayarak her hafta bir ressam veya mimar hakkında kısa bilgiler vererek sizlere tanıtmaya çalışacağım. Hadi bakalım başlıyoruz:)))

Tabi sanatçılardan bahsetmeden önce dönemin felsefesi, kültürel durumu ve sanatçıların yetiştiği ortam hakkında genel bir fikir edinmemiz gerekiyor. Hepimizin tarih derslerinden aklımızda kalan bazı noktalar olmuştur. Bunlar neydi; matbaanın icadı, İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesi, coğrafi keşifler... Peki bunların Rönesans ortamının oluşmasına nasıl etkileri olmuştur? Bilindiği gibi ortaçağ boyunca hakim olan görüş kilise ve dinin etkin olduğu skolastik felsefe idi.  Tanrı'ya ulaşmanın esas olduğu bu dönemde mimariden resme her alan bu düşünce etrafında şekillenmişti. Dönemin yapılarında cephe düzenleri, uzun sivri kemerleri bir yükselme ve Tanrı'ya ulaşma fikrinin sonucu olarak şekillenmiş, kiliselerin duvarlarına yapılan veya altar panolarında ele alınan resimlerde Kutsal Kitap'tan hikayeler anlatılmış ve bu şekilde okuma yazma bilmeyen halka "dini" anlatmaya çalışmışlardır. Rönesans ile birlikte farklı bir düşünce yapısının etkin olduğunu görüyoruz. Antik Dünya'ya ilginin arttığı bu dönemde insan ve birey önem kazanmıştır. Skolastik felsefede ölümden sonrasına yatırım yapılırken, insanlar bu amaç için yaşarken Rönesans ile birlikte bugünün nimetleri önemli olmuştur. Hümanizmin etkin olduğu bu dönemde insanın evrendeki yeri ve önemi araştırılmış; toplum ve devlet düzeni içinde özgürce yaşayan insan ilkesi ile hareket edilmiştir. Matbaa sayesinde baskı kolaylaşmış, antik eserler latinceye çevrilerek daha fazla kişinin bilgisine sunulmuştur. İstanbul'un fethi  zengin bir ortaçağ birikimine sahip olan Bizanslı düşünür ve bilimadamları İtalya'ya gitmesine neden olmuştur. Coğrafi keşifler ile birlikte ise, maddi ve kültürel pekçok şey Avrupa'ya ulaşmış ve bu da insanlarda merak uyandırmıştı.

Peki Rönesans’ın asıl çıkış yeri olan İtalya’da durum nasıldı?

Öncelikle İtalya tarihi ve bulunduğu konum itibari ile diğer Avrupa şehirlerinden farklıydı. Antik dünyanın merkezi ve bir Akdeniz ülkesi olan İtalya, hem Avrupa’ya hem de Afrika’ya yakın olması ile daha avantajlı bir konumdaydı. Bu durum onun Bizans ve İslam sanatı ile irtibat halinde olmasını sağlamıştır. Bir kültür ve medeniyet merkezi olan İtalya’da antik kaynaklar bu dönemde Latinceye çevrilmiş, antik heykellerin kopyaları yapılmaya başlanmıştır. İtlaya, Antik dünyada olduğu gibi şehir devletleri halinde yönetiliyordu. Ticaret ile zenginleşen bu şehirler, kültüre ve sanata ağırlık vermiş, bu şekilde kendi şehirlerini güzelleştirmeye ve diğerlerinde üstün kılmaya çalışmışlardır.  Bu dönemde sanatın insanın öğreticisi olduğu fikri benimsenmiş, sanat ve sanatçı yüceltilmiştir. Bugüne kadar sadece kiliseden sipariş alan sanatçılar bu dönemden itibaren coğrafi keşifler ile zenginleşen yeni sınıfa da hizmet etmeye başlamış, sanatı ve sanatçıyı koruyan "Mesen" ler ortaya çıkmıştır. 

Peki Rönesans olarak adlandırılan bu dönem hangi yılları kapsıyordu? Genel olarak tarihlendirmek gerekirse; 

1350-1500 yılları arası Erken Rönesans (Quatrocento)
1500-1525/50 yılları arası Olgun Rönesans (Ciquacento)
1550-1600 yılları arası Geç Rönesans (Manierism) olarak adlandırılmaktadır.

Sanırım ilk hafta için bu kadar bilgi yeterli, önümüzdeki haftadan itibaren Rönesans resminin genel özellikleri ve ilk ressamımız ile devam edeceğim....
Herkese iyi haftalar...

Zeynep Kurtbil