27 Şubat 2012 Pazartesi


 Mavi Güderili Kolye ve Bileklik Takımı

Bu hafta sizinle paylaşacağım takı; lacivert güderi ile gümüş kaplama aparatların birarada kullanıldığı ve bileklik ile tamamladığım set olacak.

   
 

SEMA ÖZKAN
Bu hafta da içimden gelenleri paylaşmak istiyorum anlam veremeyebilirsiniz, vermeye de çalışmayın zaten:)


Gerçeği yerin altına gömseniz bile, o bir gün büyüyerek patlayacak ve her şeyi yok edecektir.
                                                                                                                          Emile Zola

                                                                                                                                                                           
Karşınızdakine bu cümleyi çok fazla söylemek isteyip de söyleyemediğiniz anlar oldu mu hiç? Hiç o çaresizliğe düştünüz mü bilmem.  Bir çift göz varken karşınızda çare arayan ve sizin çare olmak istediğiniz, bazen gerçekten içinizden gelen başka  başka  şeyler, dudaklarınızdan dökülen bambaşka şeyler ise,  bırakın gitsin. Anı kurtarmak için yapılan her şey sonrasında çok büyük yıkımlara sebep oluyor sanırım. O yüzden gerçekler gün ışığına çıksın, herkes hak ettiğini yaşasın.

Herkese iyi haftalar….
                                                                                                                                SEMA ÖZKAN



 Kırmızı

Muhteşem takılar serisiyle bu hafta da devam ediyorum, sanırım gösterişli şeylere biraz zaafım var..bu hafta yaptığım takı şarabi kırmızı kurdele ve altın sarısı derinin ucunda kırmızı kristalden oluşuyor, sade ama şık bir kolye oldu bence..




Bu hafta Sema ile biraz durgun bir günümüzdeyiz sanırım, uzun uzun cümlelerle değilde bir şiir ile yazımı tamamlamak istedim, herkese iyi haftalar....

Zeynep Kurtbil

Karasevda


Bir kere sevdaya tutulmaya gör;
Ateşlerde yandığının resmidir.
Aşık dediğin, Mecnun misali kör;
Ne bilsin alemde ne mevsimidir.

Dünya bir yana, o hayal bir yana;
Bir meşaledir pervaneyim ona.
Altında bir ömür döne dolana
Ağladığım yer penceresi midir?

Bir köşeye mahzun çekilen için,
Yemekten içmekten kesilen için,
Sensiz uykuyu haram bilen için,
Ayrılık ölümün diğer ismidir.
 
Cahit Sıtkı Tarancı

20 Şubat 2012 Pazartesi

MUHTEŞEM TAKILAR

Tekrardan herkese merhabalar, bu hafta sanırım Muhteşem Yüzyılın biraz etkisinde kaldım ve inci cam boncuk, kristal ve altın kaplama aparatlarla biraz gösterişli bir takım hazırladım:))) siz de benim kadar dizideki takılardan ve aksesuarlardan etkileniyorsanız sanırım sizin de hoşunuza gidecek:))



Peki Muhteşem Yüzyıl'dan bahsedip de Kanuni ile Hürrem'in aşkına değinmeden olur mu?
Bakın Kanuni Hürrem'ine nasıl sesleniyormuş;

Benim şahım, her şeyim
cânânım, parlak yüzlü mehtabım
can dostum, bir tanem
her güzelliğin hükümdarı..





Peki buna Hürrem nasıl karşılık veriyormuş;

Ey saba, sultanıma ağlayıp inliyor ve perişan diyesin
Senin gül yüzün olmadan işi bülbül gibi feryat etmek diyesin
Yokluğunda sanma gönül derdine dermanın yeter
Bulamadı kimse onun derdine derman diyesin
Tasanın eli tığ-ı derdiyle delip yüreğimi
Ney gibi ayrılık yüzünden hasta ve inliyor diyesin.

Acaba şimdi de böyle aşklar var mı?
Zeynep Kurtbil






MOR GÜDERİLİ KOLYE

Bu hafta biraz tembellik ettim  ve Zeynep beni toparladı. Bunun için canım arkadaşıma teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Aşktan sevgiden o kadar güzel bahsetmiş ki. Hey gidi hey nerde şimdi o büyük aşklar diyeceğim ama Kanuni de az çapkın değilmiş hem sevmiş hem yapmış yapacağını. Pardon neydi Hanedanlık yürüsündü değil mi:))

Günümüze gelecek olursak; o kadar çok sahte, sanal, samimiyetsiz ilişki varki, eskiden büyüklerimizin kullandığı ve benim duymaktan sinirlendiğim " nereye gidiyoruz" cümlesi, artık benim de sıkça kullandığım bir cümle haline geldi.

Özellikle anne olduktan sonra bu düşünceler daha da yoğunlaştı ve çocuklarımıza gerçekten fazlaca üzülmeye başladım.

Ben tüm içtenliğimle gerçekten yürekten yaşanan, hırsın, yalanın dolanın, sahteliğin olmadığı, gerçek sevgileri bulmanızı diliyorum ve bu anlamda kendimin de şanslı olduğumu belirtmeden geçmek istemiyorum.

Sizinle bugün paylaşacağım takı da;  zincir,güderi ve boncuk üçlemesinin olduğu ve altın kaplama aparatlarla süslediğim kolye olacak.














SEMA ÖZKAN





Herkese iyi haftalar...

14 Şubat 2012 Salı

Sevgiyle dolu bir gün...

Bu haftaki ilk paylaşımımız biraz gecikmeli olmakla birlikteanlamlı bir güne denk geldiği için de güzel oldu...

Bütün gün radyolarda en güzel aşk şarkıları vardı, akşamda televizyonda aşk filmleri..Eee gün bu kadar romantizm üzerine kurulunca benim de aklıma uzun zaman önce okuduğum ama elime her aldığımda yeniden okuma isteği uyandıran bir kitap geldi. Eminim ya kitabı okumuşsunuzdur ya da Vivien Leigh ve Clark Gable'ın (ki bizdeki muadili Ayhan Işık:)) başrollerini paylaştığı filmini izlemişsinizdir. Tabi isimleri söyleyince hemen hangi kitaptan bahsettiğimi anladınız; "Rüzgar Gibi Geçti"... Amerikan İç Savaşı sırasında Scarlett O'Hara ile Rhett Butler arasında geçen hikaye gerçekten çok güzel ve etkileyici.. okumayanlar kitabı basit biraşk hikayesi zannetmesin. İç savaş sırasında Kuzey ve Güney arasında yaşananlar, kölelik, Güneyin muhafazakar tutumuna karşılık Kuzeyin özgürlük anlayışı ve bunların ortasında aşk zannedilen duygular ve bu sırada geri planda kalan gerçek aşk.. kısacası okumayanlara şiddetle tavsiye edeceğim bir kitap..


Evet takımıza gelince, bu hafta ilk olarak paylaşacağım kolye kumaş ve zincirlerle ele aldığım yeşillim..


Belli bir kısma kadar kumaş olan kolyeyi ortada farklı renkte zincirler ve boncuklarla hareketlendirmeye çalıştım, umarım beğenirsiniz...


Bu haftaki ilk paylaşımımızda 14 Şubat münasebetiyle Semacım izin istedi ve sayfayı bana bıraktı..bir dahaki paylaşımda yeni kolyesi ve yazısıyla bizimle birlikte olucak....
Sevgililer gününüz kutlu olsun...


Zeynep Kurtbil

9 Şubat 2012 Perşembe


TAHTA BONCUKLU KOLYE

Bugün sizlerle paylaşacağım kolyeyi, iki farklı şekilde tasarladım.



Bir tanesi mumlu iple ördüğüm ve içinden güderi geçirdiğim boyunluğu, tahta ve örgü boncuklarla süslediğim kolye…


 


















Diğeri ise boyunluk ve sallantı kısmında zincir kullanarak yaptığım kolye…



Örgü boyunluklu kolyeyi  bugün çook sevdiğim!!!  bir arkadaşımın boynunda görmek gerçekten keyif verici. O yüzden bugün onunla ilgili bir şeyler yazmak geldi içimden…

Gerçi içimden geldi ama ben böyle bir insanı nasıl anlatabilirim diye de az düşünmedim ve kaygılanmadım değil…

Öncelikle hayatımda gördüğüm en şahsına munhasır , daha eşi benzeri olduğuna da inanmadığım, inanmak istemediğimJ) bir arkadaşım…

Aslında tanıştığımızda onunla hiç bu kadar yakın olabileceğimizi düşünmediğim ama şimdi de onsuzluğu düşünemediğim,
Zaman zaman çoook kıskandığım, zarifliğini ve duruşunu arkadaşlarla taklit etmeye çalışıp da hiçbir zaman beceremediğim,
Kimsenin düşüncesini önemsemeden kendi bildiğini okuyan,
Söylediği ve yaptıklarından pişman olmadan her zaman gülmeyi başarabilen, 
Her olaya kendi açısından bakıp dolayısıyla her konuda kendisini haklı gören canım arkadaşımın... kanatları gözükmeyen bir de eşi var…

 Çok saygıdeğer eşine de büyük sabırlar dileyerek bugünkü yazımı ona armağan ediyorum.

Sevgili Tuğbacığım, umarım hayatın boyunca çok mutlu olursun…
Her zaman böyle ol, hep böyle tertemiz kal…

Sema Özkan



Titanyum ve Boncuğun Uyumu
Bu hafta hava soğuk demedik ve arkadaşım Tuğba ile birlikte Pera Müzesi’nde devam eden iki sergiyi gezmeye gittik. İçerikleri nedeniyle kaçırmak istemediğimiz bu sergilerden biri “Konstantinniye’den İstanbul’a” isimli fotoğraf sergisiydi. Anadolu Yakası’nda sahil şeridinin 19. Yüzyıl sonundan 20. Yüzyıl başına kadar geçen süreçdeki  panaromasını gözler önüne seren sergide bir zamanların meşhur Göksu sefalarını, Şirketi Hayriye vapurlarını, o dönemin hayatına kısa kısa bakışlarla konuk olmak inanın çok heyecan verici....
Diğer sergi ise “Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar” isimli resim sergisi.. 17. yüzyıldan itibaren yeni imtiyazların tanındığı Hollanda ile gelişen ticari ilişkilerin sanata yansımasının görüldüğü resimler içinde özellikle Osmanlı günlük yaşamını yansıtan resimleri ile tanıdığımız Vanmour ve Hollanda Konsolosluğu’nun davetlisi olarak gelen Cornelis de Bruyn’un resimleri ile  Vanmour Okulu’nun yapmış olduğu dönemin kıyafetlerini yansıtan segi dikkati çekiyor..
Sergiler için daha ne mi söylenebilir? Benim söyleyeceklerim bu kadar... Gerisi 1 Nisan 2012 tarihine kadar Pera Müzesi’nde sizi bekliyor olacak…

Bu hafta sizinle paylaşmak istediğim takıya gelince, kahverengi titanyum ile boncukların birleşiminden oluşuyor. Oldukça sade olan takı bence düz bir giysi üzerinde çok da zarif durur...


























Zeynep Kurtbil

6 Şubat 2012 Pazartesi


Hayaller hayaller hayaller......


Hayali olmayanın gerçeği de olmaz.









 Hayalsiz kalan gerçeklik, git gide kurur, çatlar, un ufak olur.




Gerçekliğin alanını genişleten hayal, bunu onun çevresine dolanarak değil, fakat içine sığarak yapar. Hayal, gerçekliğin içine sığmalıdır.
 
ÖMER NACİ SOYKAN








Hayallerinizin eksik olmadığı bir hafta dilerim...
Zeynep Kurtbil




Sonsuzluk

Evet, bugün de son yaptığım takılardan birini sandıktan çıkartıyorum. Bakalım beğenecek misiniz?... Siyah kordonu, gümüş aparatlarla birleştirip, zincirle de tamamlayınca ortaya böyle bir iş çıktı.







SEMA ÖZKAN

 
Bugün tatil bitti. Benim çocuklar da okula gitti.  Tabi bende de bir telaş…
Zor ve sendromlu geçirilen bir hafta sonundan sonra gözüm iyice korktu çünkü…
Kızım ve oğlum artık büyüdü. Onlarla birlikte sorunlar da büyüdü… Hep çocuk kalma ihtimalleri var mı acaba…
İstekler tavırlar, davranışlar, birey olma çabaları, kendini ispat etmeye çalışmalar, yapamazlarsa çamura yatmalar, asilikler de işin işine girince, eşimle ne yapacağımızı bilmeyen çaresiz bakışmalarımız da arttı…

Çılgın bir hafta sonundan (Ezgi’nin çoook büyük katkılarıyla) eşimle enkaz halinde çıkmış biri olarak; bunların sonunda gelecek cümleyi hiç böyle tahmin etmezsiniz belki ama her şeye rağmen dünyanın en şanslı insanlarından biriyim; Efe ve Ezgi’nin annesi olduğum için… Daha doğrusu anne olduğum için…
Sizi seviyorum Efe ve Ezgi… İyi ki varsınız…(Umarım bunu kriz anlarında da hatırlarımJ )
Bu yazdıklarımı da babaları okur artık çocuklara…

Çocuklar
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
 
Halil Cibran


2 Şubat 2012 Perşembe



TAKI TASARIMLARINA DEVAM.....

Bizim bloğumuz iki kişilik bir paylaşım olduğu için, sevgili çoook sevdiğim arkadaşım Zeynep ile birbirimizden habersiz hazırladığımız görsel ve yazılı metinleri,  daha sonra hiçbir değişiklik yapmadan birleştirerek yayınlıyoruz. Kimin içinden ne gelirse diye yola çıktık çünkü…

Bugün yayınladığımız yayın ile ilgili sizlerle bir şeyi paylaşmak istiyorum… Zeynep de ben de hazırladığımız metinleri yan yana getirdik ve bir baktık ki hem yazdığımız konu hem de alıntı yaptığımız şair bile aynı…
Yorum yapmak istemiyorum ama giderek birbirimize mi benziyoruz nedir…))) Gerçi ben kötümser o iyimser yönden yaklaşmış ama o da farkımız olsun değil mi?
Neyse artık takıya gelelim...


 3'Ü BİR YERDE
Bugün sizlerle paylaşacağım takı tam benlik oldu… O yüzden bu takıyı ayrı bir sevdim doğrusu…
Mor güderi, zincir ve bronz aparatlarla otantik bir havası oldu...




 


 Bu arada uzun zaman oldu bu kadar kar görmeyeli…
Pencereden izlemesi çok güzel olan kar yağışı  çileye dönüştü yine…
Ama biz alışığız çile çekmeye… Nasıl alışmayalım ki....
Her şeyde yaşamıyor muyuz bunu...
Bundan dolayı mı bu kadar yabancılaştık…
Unuttuk her şeyi neredeyse insani bütün duyguları…
 .............................................................................



Yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar. Ve yine yana yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar... Ve sırf dardı diye kafalar düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik, sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep uzaktan sevdik. ( Charles Bukowski )

Biraz Düşünelim...

 

KAR VE BEN

Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgar.
Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu?
Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar?

Yağan beyaz bir sükut, bir mahşerdir sanki kar!

Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine.
Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu.
Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine;

Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine.

Cahit Sıtkı Tarancı
                                            SEMA ÖZKAN


  




MELEKLERİN HEDİYESİ

Kar yağıyor, yine kar, yine kar, yine mahşer gibi kar.
Sanki güller içinde gülen taze kadınlar,
Bana beyaz buseler, beyaz buseler yollar;
Sanki güller içinde gülen taze kadınlar.

Bir rüya görür gibi gözümde sevinçler var.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar;
Sanırım ki uçuyor gözümde hatıralar.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar...

Cahit Sıtkı Tarancı

İstanbul'a ne kadar da yakışıyor değil mi?




Yine mor rengi kullanarak oluşturduğum kolyeyi  paylaşmaya devam ediyorum ve bir meleğin kollarında sizlere sunuyorum...
              









                                                                       ZEYNEP KURTBİL