27 Mayıs 2012 Pazar


Kültürel bir hafta sonuna ne dersiniz?

Dün uzun zamandır gitmek istediğim ama bir türlü uygun zamanı bulamadığım -ki bundan da son derece utanç duyuyorum- Sabancı Müzesi’ndeki Rembrant ve Çağdaşları sergisine gittim. Başlangıçta hava biraz kapalı olsa da bu beni engellemedi. Çünkü bu sergi bitmeden mutlaka gidip görmem gerekiyordu. Sonuç olarak ver elini Emirgan...

Belki bazılarınız için sergiler sıkıcı, kapalı bir havada alışveriş merkezleri ya da sinemalar daha çekici gelebilir. Ama inanın bu sergi ile hem muhteşem resimler görüceksiniz hem de 17. yüzyıl Hollandası'nın günlük yaşamından kareler görebilirsiniz. İsterseniz biraz da Rembrant'tan bahsedelim; tam adı ile Rembrant van Rijn 1606 yılında Leiden kentinde doğmuştur. Bir değirmencinin oğlu olan Rembrant  Latin okuluna gitmiş ve üniversiteye giderken öğrenimini yarıda bırakıp resme yönelmiştir. Başlangıçta Swanenburg isimli bir ressamdan ders alan Rembrant, daha sonra Pieter Lastmon ile tanışır ve bir süre onun yanında kalır ve kendini geliştirir. Lastmon kanalıyla İtalyan resmini öğrenir. Sanatçı 1625 yılından sonra kendi başına çalışmalar yapar. Bir dönem sanat eseri ve antikalar toplayan sanatçı karısının ölümünden sonra oldukça sarsılmış, bu durum yapıtlarını da etkilemiş ve dini konulu resimlere yönelmiştir. Yaşamını sanat ticareti yapan şirketlerle anlaşarak devam ettiren sanatçı 1696 yılında yokluk içinde ölmüş ve geriye birkaç giysi ile birkaç da resim aleti bıraktı. Rembrant’ın sanatsal özelliklerine gelecek olursa incelikli detay çalışmaları, güçlü ışık gölge oyunları ve yumuşak fırça darbeleri başlıca özelliklerinden olmuştur. Özellikle portrelerinde modelin yüz detaylarını renk nüansları ile vererek yumuşak geçişler yapması onu portre ustası olarak tanınmasını sağlamıştır.

Tabi, serginin adından da belli olacağı gibi Rembrant’ın dışında sergide dönemin diğer öne çıkan ressamları Franz Hals, Vermeer ve daha birçok  önemli ressamın eserlerine de yer verilmiş. Sonuç olarak 17. Yüzyıl Flemenk dünyasını ve sanat dünyasına katkılarını öğrenmek istiyorsanız yapmanız gereken sadece Sabancı Müzesi’ne gitmek ve bu eşsiz sanat şölenine katılmak..
Bu kadar sergiden bahsetmişken birkaç resmi sizinle paylaşmazsam olmaz sanırım..  











Bunlar sadece tadımlıktı, devamı sergide ama sakın unutmayın 10 Haziran son gün..
                                                                                                          
                                                                                                          Zeynep Kurbil

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Uzun bir aradan sonra yeniden herkese merhaba,

Son yazımda baharı bekliyorduk ve neden gelemediği ile ilgili mitolojik bir hikaye paylaşmıştım. Ama sanırım Hades ile Persephone'nin ayrılışı bu sene biraz uzun sürdü. Ara ara kendini gösteren güneşe rağmen tam bir bahar yaşayamadık. Hal böyle olunca benim ve Sema'nın üzerine biraz miskinlik çöktü ve takı yapımına bir süre ara verdik. Ama arkadaşlarımızın yoğun baskısı sonucu:))) yeniden kendi adıma birşeyler denemeye başladım.



Bu hafta düz beyaz t-shirtlerin üzerinde çok şık duran iki kolye yaptım. İlk kolyede altın rengi zincirin ucunda firuze taşı, istiridye kabuğu şeklinde aparat ve inci boncuk kullandım. 






İlkini yaptıktan sonra bunun bir de gümüş zincirlisi nasıl olur diye düşündüm ve aldım elime malzemeleri. 



Diğerinden biraz farklı olsun diye bu sefer koyu renkli doğal taş ile sikkeler, gri inciler ve kristaller kullandım. 



 

ve sonuçlar karşınızda...